Müslüm Gürses’in Şarkıları Kime Ait? – Etik, Bilgi ve Varlık Üzerine Bir Felsefi Yolculuk
Giriş: Filozofun Sessiz Sorusu
“Müslüm Gürses’in şarkıları kime ait?”
Bu soru, ilk bakışta telif hakkı ya da mülkiyet meselesi gibi görünse de, aslında çok daha derin bir felsefi çağrıdır.
Bir filozof gözüyle bakıldığında burada üç düzeyde sorgulama vardır: etik – yani sanatın sorumluluğu, epistemoloji – yani müziğin bilgisi,
ve ontoloji – yani şarkının varlık biçimi.
Müslüm Gürses’in sesi, melodisi, sözleri ve duygusu… Hepsi bir araya geldiğinde, sadece bir sanat eserinden değil, varoluşsal bir deneyimden bahsediyoruz.
Öyleyse sormalıyız: Bir şarkının sahibi kimdir? Söyleyen mi, yazan mı, yoksa hisseden mi?
Etik Perspektif: Mülkiyet mi, Paylaşım mı?
Etik açıdan baktığımızda, sanat eseri üzerindeki sahiplik tartışması, insanın benmerkezci doğasıyla başlar. Müslüm Gürses, yalnızca başkalarının sözlerini seslendirmedi; o sözleri kendi varoluş acısıyla yeniden doğurdu.
Bu noktada şu soruyu sormak gerekir: Bir eserin sahibi onu yazan mıdır, yoksa ona ruh üfleyen midir?
Etik felsefede mülkiyet, eylemin içeriğiyle değil, niyetin saflığıyla ölçülür. Gürses’in şarkıları, bir “benim” iddiası taşımadan söylenmiş; dinleyiciye armağan edilmiştir.
Bu, sanatın paylaşım etiğidir.
Tıpkı Spinoza’nın “sevgi paylaşınca çoğalır” sözü gibi, Müslüm Gürses’in şarkıları da paylaşımın etik yasasına tabidir:
O şarkılar ne yalnızca sanatçınındır ne de halkındır; onlar duygunun kolektif mülkiyetidir.
Epistemoloji: Bilgi Olarak Şarkı
Epistemoloji, yani bilginin doğası üzerine düşünmek, bizi müziğin nasıl “bilgi” ürettiği sorusuna götürür.
Müslüm Gürses’in müziği, rasyonel bir bilginin değil, duygusal bilincin ürünüdür.
O, acıyı teorize etmez; acıyı yaşatır.
Bu anlamda, onun şarkıları duygusal epistemolojinin örnekleridir.
Dinleyici, bir Müslüm Gürses şarkısını dinlediğinde aslında bilgi edinir — ama bu bilgi, kitaplarda bulunmaz.
Bu bilgi, içe dokunan, sezgiyle kavranan bir bilgidir.
Belki Kant’ın “a priori” bilgisi gibi doğuştan değildir; ama deneyimle kazanılmış bir hakikattir.
Şarkılar aracılığıyla insan kendini, başkasını, hatta Tanrı’yı anlamaya çalışır.
Bu yüzden şu soru anlam kazanır: “Bir şarkı bilgelik üretir mi?”
Eğer bilgelik, acıdan öğrenmekse, o hâlde Müslüm Gürses’in her şarkısı birer felsefi derstir.
Ontoloji: Şarkının Varlığı Nerede Yaşar?
Ontoloji, yani varlık felsefesi, bizi en zor soruya götürür: Bir şarkı nerede var olur?
Notalarda mı, seste mi, hafızada mı, yoksa duyguda mı?
Bir şarkı, söylendiği anda var olur; sustuğunda ise dinleyenin kalbinde yaşamaya devam eder.
Bu yönüyle şarkı, hem geçici hem de sonsuzdur — tıpkı insan varlığı gibi.
Müslüm Gürses’in şarkıları, ontolojik olarak bir “ara varlık”tır: ne tam anlamıyla sanatçının, ne de dinleyicinin.
Onlar duyguların ortak evreninde var olurlar.
Bu, Heidegger’in “varlık, ortaya çıkış sürecidir” düşüncesini anımsatır.
Şarkı, her dinlendiğinde yeniden “oluş” halindedir.
O hâlde “kime ait” sorusu yerine belki de “nerede yaşar” demeliyiz.
Dinleyici Olarak Biz: Sahiplik mi, Aidiyet mi?
Felsefi olarak sahiplik, bir nesneye hükmetme arzusudur.
Oysa Müslüm Gürses’in şarkılarını dinleyenler, onlara sahip olmaz; onlara ait hissederler.
Bu fark, insanın duygusal dünyasında derindir:
Sahip olmak, sınır çizer; ait olmak, birleşir.
Bir Müslüm Gürses konserinde yüzlerce insan aynı anda ağladığında, o anın mülkiyeti kime geçer?
Hiç kimseye — çünkü o an birlikte varlık halidir.
Şarkının “kime ait olduğu” sorusu, burada anlamını kaybeder; çünkü müzik artık kişisel bir mülk değil, varoluşun paylaşılmış halidir.
Sonuç: Şarkının Sahibi Kim Değil, Ne?
Müslüm Gürses’in şarkıları kime ait?
Etik olarak, tüm kalbiyle hisseden herkese.
Epistemolojik olarak, onu anlayabilen zihne.
Ontolojik olarak, varoluşun kendisine.
Şarkıların gerçek sahibi, ne sanatçı ne dinleyici; şarkının doğduğu duygunun kendisidir.
Son bir soru bırakmak gerekir: Bir şarkı bittiğinde, o duygunun yankısı kimde yaşamaya devam eder — sende mi, bende mi, yoksa insanlığın kolektif kalbinde mi?
Zeki Müren, Emel Sayın, Müslüm Gürses, Orhan Gencebay ve Bülent Ersoy’un da aralarında bulunduğu birçok ünlü ismin şarkılarını yorumladığı Ali Tekintüre ‘nin vefatının üzerinden 3 yıl geçti. 14 Ara 2020 Ünlü şarkıların az bilinen yüzü: Ali Tekintüre – Anadolu Ajansı Anadolu Ajansı kultur-sanat unlu-sarkilarin-az-… Anadolu Ajansı kultur-sanat unlu-sarkilarin-az-…
Yaren!
Teşekkür ederim, fikirleriniz yazının akışını iyileştirdi.
Müslüm Gürses’ten dinlediğimiz “Affet” şarkısının orijinali Rainbow-Temple of the king ‘dir. Telif hakları satın alınarak Müslüm Gürses tarafından kullanılmıştır. 7 Şub 2018 Biliyor Muydunuz on X: “Müslüm Gürses’ten dinlediğimiz “Affet … Müslüm Gürses’ten dinlediğimiz “Affet” şarkısının orijinali Rainbow-Temple of the king ‘dir. Telif hakları satın alınarak Müslüm Gürses tarafından kullanılmıştır.
Müge!
Saygıdeğer dostum, sunduğunuz görüşler yazının anlatımına açıklık kazandırdı ve netlik sağladı.
“Seni Yazdım”, Müslüm Gürses’in 1986 tarihli Bayar Müzik firmasıyla çalıştığı ilk stüdyo albümü olan Küskünüm’den bir şarkı. Sözleri albümün ilk baskılarında Altın Karakaya, sonraki baskılarda ise Hasan Bağlan olarak belirtilmiştir. Müziği ise Burhan Bayar’a aittir . Unutamadım – Kaç Kadeh Kırıldı – Müslüm Gürses. Müslüm Gürses Babasına Yazdığı Şarkı – TikTok TikTok discover müslüm-gürses-babasın… TikTok discover müslüm-gürses-babasın…
Çağrı!
Yorumunuz farklı bir açı sundu, yine de teşekkür ederim.
Unutamadım – Kaç Kadeh Kırıldı – Müslüm Gürses. Şarkı listesi Müslüm Gürses Klasikleri No. Başlık Söz yazar(ları)ı 1. “Sabret” Orhan Akdeniz 2. “İtirazım Var” İlhan Behlül Pektaş 3.
Yalçın!